Duyuru
Tarih: 8.03.2011 | Okunma Sayısı: 3512

25 Kasım 1960 da diktatörlüğe karşı duran Mirabel kardeşlerin tecavüze uğradıktan sonra öldürülmeleri üzerine Birleşmiş Milletler 1993 yılında 25 Kasım”ı “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” olarak ilan etmiştir.

Aradan geçen yıllar ve değişen yasalar , kadın ruhu ve
Bedeni üzerine uygulanan şiddeti sonlandırmadı ve özellikle erkeğin, kadın bedeni üzerinde ki gücünü, tecavüz ve cinayet yoluyla ispat etmesinin önüne geçilemedi. Şiddet artıyor…2008 yılının 25 Kasım”ı bu nedenle daha da anlamlı.

Şiddet; iktidarı elinde bulunduranların kullandığı, kaba güçtür , en kolay çocuk ve kadınlara uygulanır.Kadınların uğradıkları şiddetin temelinde ise yerleşik ataerkil kültür,önyargılar ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği vardır. Dünya “Cinsiyet Uçurumu” sıralamasında Ülkemiz kadınları ekonomik ve siyasi hayata katılımda, eğitim ve sağlığa erişimde 130 ülke kadınları arasında 100 lü sıraların üzerine çıkamadığına göre, kadına uygulanan fiziksel, cinsel, ekonomik ve psikolojik şiddetin her türünden iktidarı elinde bulunduran herkes, sorumludur.Bu nedenle 25 Kasımlarda “sorumluların” kendilerini sorgulamalarını bekliyoruz.

Bizler,2005 yılında yürürlüğe giren Yeni Türk Ceza Yasası kadınlar açısından bir reform olarak kabul edilip,yasanın yürütülmesini beklerken,Yasayı uygulamakla yükümlü kurumlardan reformların geri alınmasına ilişkin talepler gelmesine itiraz ediyoruz.

Yargıtay hakimlerinin, Adalet Bakanlığından, Ceza Yasasında, reşit olmayanlarla cinsel ilişki suçunda ki , yaş sınırının 15 den 14”e çekilmesini,eşe tecavüzün cezasının düşürülmesini talep etmelerini,Ankara 1.Ağır Ceza Mahkemesinin çocuğun cinsel istismarını düzenleyen ceza maddesinde “çocuğun ruh ve beden sağlığının bozulması” halinin cezayı artıran fıkrasının, Anayasa aykırılığını ileri sürmesini şaşkınlıkla karşılıyoruz.
Adli Tıp İhtisas Dairesinde, çocuğun ruh ve beden sağlığının bozulup, bozulmadığını araştıran heyet içinde Çocuk Ruh Sağlığı Uzmanının bulunmamasına itiraz ediyoruz.

Bu nedenle 25 Kasım da , kadınlar ve çocukların temel insan haklarının güvence altına alınmasında, herkes ve her kurum “nerede eksik” “nerede hata” yaptıklarını bir kez daha düşünmelidir.

Ne acıdır ki, ülkemizde kız çocukları ve kadınlar, aile içinde, sokakta,okulda,iş hayatında şiddetin her türüne maruz kalmakta ve “kötü muameleden” başlayan şiddetin tepe noktası olan ve namus uğruna işlendiği iddia olunan “cinayetlere” kurban edilmektedirler.
Ancak, kadına ve on sekiz yaş altındaki kız çocuklarına yönelik cinsel saldırı ,  tecavüz ve cinayet suçlarının yazılı ve görsel basında tüm ayrıntılarıyla yer alması, yayını yapan kuruluşların sahip olduğu zihniyete göre yorum yapılması ve mağdurların kimliklerinin açıklanması da bir hak ihlalidir. Bu nedenle Muş Barosu Kadın Hakları Komisyonu olarak, basınımızı, toplumu bilgilendirme ve haber verme görevini yerine getirirken yeni hak ihlallerine yol açmamak için daha dikkatli olmaya davet ediyoruz.

Saygılarımızla.
MUŞ BAROSU BAŞKANI
VE KADIN HAKLARI KOMİSYONU

 

ETKİNLİK TAKVİMİ

19.09.2024
AV. KADİR KARAÇELİK
BARO BAŞKANI

© Web sitesi hizmeti Türkiye Barolar Birliği tarafından verilmektedir.