ROBOSKİ KATLİAMI YILDÖNÜMÜ NEDENİYLE BASIN AÇIKLAMASI
Tarih: 28.12.2018 | Okunma Sayısı: 1128

            Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Roboski köyünde 28 Aralık 2011 gecesi saat 21.39 ile 22.24 arasında Türk Silahlı Kuvvetlerine  (TSK)  ait F-16 savaş uçakları tarafından Irak sınırından geçen köylülerin bombalanması   sonucu 34 masum kişi hayatını kaybetti. Ölenlerden 19’u, 18 yaşından küçüktü. Ölenlerin hepsi aynı köylü ve çoğu da Encu ailesindendi. 
ROBOSKİ KATLİAMINDA HAYATINI KAYBEDENLER
Karker Encü: 16 yaşındaydı. Maddi durumu kötü olduğu için okulu bırakmak zorunda kaldı ve sınırın öte yanına gidip, gelmeye başladı.
Seyithan Encü: 21 yaşındaydı. Ailesinin maddi durumu kötü olduğu için okulu bıraktı. Sınıra ilk gidişiydi.
Nadir Alma: 26 yaşındaydı. Ailesine bakmak için sınıra gidiyordu.
Mehmet Ali Tosun: 24 yaşındaydı. Arkadaşlarından 25 lira karşılığında kiraladığı katırla sınıra gitmişti.
Şervan Encü: 19 yaşındaydı. Lise 2’deyken okulu bırakmak zorunda kaldı.
Nevzat Encü: 19 yaşındaydı. Lise son sınıf öğrencisiydi.  
Osman Kaplan: 31 yaşındaydı. Borçlarını ödemek ve en büyüğü 12, en küçüğü 7 yaşında olan 5 çocuğuna bakmak için sınıra gidiyordu. Katliam günü ‘son gidişim’ dedi.
Özcan Uysal: 18 yaşındaydı. Ailesinin bankadan çektiği krediyi ödeyebilmek için lise 2’deyken okulu bıraktı.
Selim Encü: 39 yaşındaydı. Evli ve 3 çocuk babasıydı. Sınırda katledildiğinde eşi hamileydi.
Vedat Encü: 18 yaşındaydı. Lise birinci sınıfa kadar okuyan Vedat, yazın iş makinesi operatörlüğü yapıyor, kışın sınıra gidiyordu.
Muhammet Encü: 13 yaşında ve 7. sınıf öğrencisiydi. Ailesinin tüm itirazlarına rağmen sınıra gitmişti.
Mahsum Encü: 17 yaşındaydı. Lise 1. sınıftaydı. 18’ine girdiğinde ehliyet almak için para biriktiriyordu ve bunun için sınıra gidiyordu. Mahsum’un dedesi de 1997’de sınırda hayatını kaybetmişti.
Bilal Encü: 16 yaşındaydı. Gözleri görmeyen babası Ahmet Encü’ye yardım ediyordu. Katliam günü okuldan çıkıp sınıra gitmişti.
Erkan Encü: 13 yaşındaydı. Ancak ilkokul 7’ye kadar okuyabildi. Sınıra ikinci gidişiydi.
Hüsnü Encü: 20 yaşındaydı. Eşi 2 aylık hamileydi.
Savaş Encü: 14 yaşındaydı. Ağabeyi Hüsnü ile birlikte sınıra gitmişti.
Cihan Encü: 19 yaşındaydı. Sınıra bozulan cep telefonunun tamir etmek için gereken 50 lira için gitmişti.
Cemal Encü: 17 yaşındaydı. YGS sınavına giriş başvurusu ücreti ve okul kantinine olan 20 lira borcunu kapatmak için sınıra gitmişti.
Serhat Encü: 15 yaşındaydı. İki ağabeyi üniversitede okuyordu. Ekonomik olarak yardımcı olmak için sınıra gitmişti.
Hamza Encü: 21 yaşındaydı. Evlilik hazırlıkları yapıyordu.
Celal Encü: 15 yaşındaydı. Ev ekonomisine yardımcı olmak için sınırı gidiyordu.
Şerafettin Encü: 18 yaşındaydı. Sınıra, yitirdiği annesine bir mezar yapmak üzere gitmişti.
Selam Encü: 22 yaşındaydı. Üniversite son sınıf öğrencisiydi. Okul masrafları için sınıra gidiyordu. Uludere Kaymakamlığı’na okul masraflarının karşılanması için yaptığı başvuru reddedildikten iki gün sonra sınıra gitti.
Bedran Encü: 13 yaşındaydı. Ayağındaki naylon ayakkabıyla yola çıkan Bedran, kendisi ve küçük kardeşlerine kışlık ayakkabı alacak parayı kazanmak istiyordu.
Fadıl Encü: 20 yaşındaydı. Fenerbahçe formasını üzerinden hiç çıkarmazdı. Babası parçalanan cesetlerin arasında onu formasından tanıdı.
Hüseyin Encü: 20 yaşındaydı. Sınıra gidip geliyordu.
Aslan Encü: 17 yaşındaydı. Sınıra çoğu zaman ağabeyi Halil giderdi. Ama sınırda bastığı mayınla sol bacağını kaybetti. Ağabeyi gidemediği için o gitmeye başlamıştı. Ağabeyine protez bacak taktırmak istiyordu.
Şıvan Encü: 13 yaşındaydı. Eve ekonomik olarak yardım edebilmek için sınıra gidiyordu.
Orhan Encü: 21 yaşındaydı. Hayalini kurduğu bilgisayarı almak için gittiği sınırda ağabeyi Zeydan’la birlikte yaşamını yitirdi.
Zeydan Encü: 25 yaşındaydı. Ağabeyinin karşı çıkmasına rağmen o gün kardeşi Orhan’la birlikte sınıra gitti.
Salih Encü: 16 yaşındaydı. Sınıra ilk kez gitmişti.
Yüksel Ürek: 21 yaşındaydı. Sınıra gidip geliyordu.
Adem Ant: 19 yaşındaydı. Yakında evleneceği için sınıra gidip para biriktiriyordu.
Salih Ürek: 18 yaşındaydı. Sınıra gidip geliyordu. 

            İHD ve beraberindeki heyet katliamın ardından bölgeye giderek hazırladığı raporda, “Hayatlarını kaybedenler mazot ve gıda maddeleri üzerinden sınır ticaretiyle uğraşıyordu. Sınır ticareti yıllardır karakolun bilgisi dahilinde yapılıyor. Özellikle son bir ayda karakol sınır ticaretine kolaylık ve müsamaha da tanıyordu” bilgisi paylaşılmıştı.
            Aynı rapora göre, katliamın ardından saatlerce yardım gitmediği için donarak ölenler oldu.Ölenlerin bedeni yanık ve parçalanmış haldeydi. Köylüler kendi cenazelerini kendileri taşımak zorunda kaldı. Battaniyelere sarılmış cenazeler katırlarla kilometrelerce taşındı,belirlemesi yapılmıştı.
            Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Alt Komisyonu üyeleri  Katliam öncesinde çekilen Heron görüntülerini izledikten sonra “Görüntüler çok net. Göz göre göre ölmüşler” dedi.
            Wall Street Journal, Roboski Katliamı’ndaki hava bombardımanı öncesinde ABD’nin insansız hava aracı Predator’dan görüntü alındığını yazdı. Genelkurmay, haberin hemen ardından “Olayda grubun ilk görüntü tespiti Türk Silahlı Kuvvetlerine ait İnsansız Hava Aracı tarafından yapılmıştır” açıklamasını yaptı ve haberin gerçeği yansıtmadığını söyledi. Başbakan Erdoğan’ın da haberi yalanmasının ardından WSJ ikinci bir haber yaparak, haberlerinin doğru olduğunu ve kaynaklarının ABD Savunma Bakanlığı olduğunu vurguladı.
       Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca, bombardımanla ilgili soruşturma başlatıldı. 8 Ocak 2012’de Albay Hüseyin Onur Güney açığa alındı.Soruşturmaya gizlilik kararı getirildi.
 Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma kapsamında Haziran 2013’te görevsizlik kararı vererek, dosyayı Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığına gönderdi. Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı da bu kadar delillere rağmen  7 Ocak 2013’teki gerekçeli kararında, “Gerek şüphelilerin gerekse olayda görev yapan diğer TSK personelinin, TBMM ve Bakanlar Kurulu kararları çerçevesinde kanun emrini icra kapsamında kendilerine verilen görevin gereklerini yerine getirdikleri, görev gereklerini yerine getirirken kaçınılmaz hataya düştükleri, dolayısıyla eylemleri hakkında kamu davası açılmasını gerektiren sebep bulunmadığı anlaşıldı” diyerek takipsizlik kararı verdi.
            Katliamın ardından çoğu AKP’li üyelerden oluşan TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun hazırladığı raporda, ‘Kasıt yok. Sivil idare ile askeri yetkililer arasında koordinasyonsuzluk var’ denildi.

                Takipsizlik kararına ailelerin itirazı da 20 Haziran 2014 tarihinde reddedildi. Aileler, ‘Ölenler arasında PKK mensupları vardı’ diyen Genelkurmay Başkanı Necdet Özel hakkında suç duyurusunda bulundu. 1108 avukat Anayasa Mahkemesine (AYM) başvurdu. İç hukuk yollarının tükenmesi üzerine yaşamını yitiren 34 kişinin yakını olan 281 kişi adına Ağustos 2016'da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) bireysel başvuru yapıldı. AİHM Roboski için yapılan başvuruyu ‘2 gün gecikti’ diyerek reddetti.
Adalet arayışlarını sürdüren aileler  500. gününde askerin gaz bombalı, coplu saldırısına uğradılar. Katliamın 500. gününde katliamın yapıldığı yere gittikleri için ‘sınır ihlali yaptıkları’ gerekçesiyle 110 kişiye 3 biner lira ceza kesildi. Uludere Sulh Ceza Mahkemesinde haklarında dava açıldı. Ancak mahkeme, ‘Sanıklar üzerinde büyük bir etki yaratmış olan vahim nitelikte olayın anılmasının sadece askeri yasak bölge olduğundan bahisle sınırlandırılması, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının özüne müdahale edici olacaktır&S230; Kolluk kuvvetleri, gösteri yürüyüşünü sınırlandırmak amacı ile değil, aksine vatandaşların güvenliklerini almak için görevlendirilmelidir’ diyerek aileler için beraat kararı verdi.
Erdoğan, katliam sonrası ailelere tazminat vereceklerini açıkladı. Erdoğan'ın tazminata ilişkin sözleri şöyleydi: "Uludere’de yakınlarını kaybeden kardeşlerimizin yaralarını sarmak, acılarını bir nebze olsun hafifletmek üzere terör tazminatı ödemesini hızlandırdık ve hayatını kaybeden her bir kardeşimiz için yasal 23 bin 150 lirayı Şırnak Valiliğimiz emrine gönderdik. Buna ek olarak Başbakanlık hesaplarından yine hayatını kaybeden her kardeşimiz için 100 bin Türk Lirası’nı da Şırnak Valiliğimiz emrine tahsis ettik. Yani şu an itibariyle her aileye 123 bin TL ödüyoruz. Amacımız acıları hafifletmek, yaraları sarmak, gönülleri kazanabilmektir."
Ailelerse "Kan parası değil, katillerin cezalandırılmasını istiyoruz" diyerek tazminatı reddetti. 
Aileler, Roboskî İçin Adalet Yeryüzü İçin Barış Derneğini (ROBOSKİ-DER) kurdu. Katliamda kardeşi Serhat’ı kaybeden Veli Encü derneğin başkanlığına seçildi. Ancak dernek KHK ile kapatıldı.
Katliamın ardından, Diyarbakır’ın merkez Kayapınar ilçesi Diclekent semtinde açılan Rojava Parkı’ndaki Roboskî anıtı parçalanarak kaldırıldı. Heykeltıraş Suat Yakut tarafından yapılan anıtta, 8 füze maketi, avuçlarını açmış ağıt yakan kadın heykeli etrafında katliamda yaşamını yitiren 34 kişinin isimlerinin yazılı olduğu mermerler bulunuyordu.
Katliamda 11 yakınını kaybeden Ferhat Encü 7 Haziran seçimlerinde Halkların Demokratik Partisi’nden (HDP) Şırnak Milletvekili seçildi.
Encü hakkında, katliamdan sonra köye taziyeye gelen Uludere Kaymakamı Naif Yavuz'a linç girişiminde bulunduğu iddiasıyla ‘ağırlaştırılmış ömür boyu hapis’ istemiyle dava açıldı. Ferhat Encü’nün 2015 yılında milletvekili seçilmesinden sonra dosyası ayrılarak, yargılanması için Adalet Bakanlığına fezleke gönderildi. Encü’nün dokunulmazlığının kaldırılması ve başka bir soruşturmadan tutuklanması üzerine davalar yeniden birleştirildi.
                  Roboski katliamı hedefte yanılma veya kaçınılmaz hatadan ziyade istihbarat sonucu alınan bilgilerle bazıları  kasıtlı,bazılarıda   bilinçli taksirle  işledikleri bir katliamdır.              Katliamdan hemen sonra devlet özellikle iktidar “ Roboski katliamını aydınlatmak boynumuzun borcudur” şeklinde kamuoyuna açıklama yaparak bir hukuk devletinde ne yapılması gerekiyorsa yapılacağını beyan ve taahhüt etmişlerdi. Ancak olayın üzerinden 7 yıl geçmesine rağmen bu katliam için etkin ve adil bir soruşturma yapılmamış olup sorumluların cezalandırılmasının önüne geçilmiş ve olay örtbas edilmeye çalışılmıştır. Açıkça etkin ve adil bir yargılama yapılmamıştır.
                General Muğlalı’nın işlediği katliamdan dolayı nasıl ki sorumlular cezalandırılmamış aksine ödüllendirilmişse aynı tutum Roboski sorumluları için de sergilenmeye çalışılmıştır.Roboski Katliamı sırasında ve sonrasında yaşananlar kamuoyunu,Türkiye’de Kürtlere karşı işlenen suçların cezalandırılmayacağı düşüncesine sevk etmiştir.Bu durum da Kürtlere karşı suç işleme düşüncesinde olan kişilerin daha pervasız davranmasına yol açmaktadır.                  Muş Barosu olarak Roboski katliamının faillerinin kamuoyuna açıklanarak etkin ve adil bir kovuşturma neticesinde yargılanmalarını ve cezalandırılmalarını talep etmekteyiz.
                 Katliamın 7. yılında katliamı yapanları lanetliyoruz.Roboski katliamında suçluların ortaya çıkmasını engelleyenler yargı önünde olmasada  tarih önünde hesap vereceklerine olan inancımızla   Roboski katliamını unutmadığımızı ve unutturmayacağımızı beyan ediyor, katliamda yaşamını yitirenlere bir kez daha Allah’tan rahmet diliyoruz.28/12/2018

 

                          MUŞ BAROSU YÖNETİM KURULU


ETKİNLİK TAKVİMİ

19.09.2024
AV. KADİR KARAÇELİK
BARO BAŞKANI

© Web sitesi hizmeti Türkiye Barolar Birliği tarafından verilmektedir.